İstanbul'da şortlu kadına tekme atan adamın 2 kez tutuklanıp sonra tekrar serbest bırakılması kafaları iyiden iyiye karıştırdı. Herkes kanunlarda mı sorun var hakimlerde mi sorusunu sormaya başladı.
Konuyla ilgili televizyondan takip ettiğim kadarıyla hukukçular önemli 2 noktaya temas ediyorlar. Birincisi toplumun değerlerine kin ve nefret duyma suçundan 8 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabileceği ve böyle tut bıraklara gerek kalmadan direk hapsi boylayacağı! İkinci nokta ise bu adamın suçunu itiraf ettiği ve suçun kamera görüntüleriyle de ortada olduğu ve hakimlerin her celse de tutup bırakmak yerine bu davayı karara bağlayacağı ve bu kişinin alacağı suçun netleşmesi ve hapse girmesinin sağlanması konusu..
Toplum vicdanını zedeleyen ve böyle tut bıraklarla sulandırılan hassas bir konuda toplumu tatmin eden bir tutum sergilenmesi ve her bırakıldığında herkesin hafızalarına kazınan o gülüşü atan bu kişiyle ilgili adli sürecin bir an önce bitirilmesi gerektiği kanaati hakim hukukçular arasında.
Halkın değerlerine karşı saldırılarda ister 15 Temmuz gecesi müezzine yapılan saldırı olsun isterse otobüsteki şort giyen hemşireye tekme adan adama karşı hukukun tavrı net ve aynı olmalıdır ki caydırıcı olsun. Bu adamlar böyle içeri girip çıkarlarsa ve haklarındaki karar ertelenip durulursa toplum nezdinde bu tür suçlar daha işlenebilir görülebilir ve zayıf kişilikler benimseyemedikleri bu tarz giyim tarzı ve yaşam tarzına müdahale edebilirler ki bu toplumda sosyal yaraları da derinleştirir.
O yüzden geciken adalet adalet değildir ilkesinden yola çıkarak ve bu davayla ilgili toplanacak ne delil ne de dinlenecek tanık yokken ortada kararın bir an önce verilmesi ve bu vatandaşın aldığı cezanın toplum nezdinde caydırıcı olması gerekmektedir.