Hüseyin Kaya
Barış Bizden Uzaklara Kaçtı !
Yeni yıla bir katliamla giriş yaptık. Acılar içmiş bir yılın olumsuzluklarını, eski bir yıla tam bırakmak üzereyken, yeni bir saldırı bütün umutlarımızı yok etti. Özlediğimiz huzur ve barış bizden bir kez daha, uzaklara kaçtı. Bir kez daha sevgisizliğe doğru savrulduk.
Nefretin hüküm sürdüğü bir dönemdeyiz. Acımanın ve insani hassasiyetlerimizin bile, taraf olduğu zor bir süreç. Güzelim ülkemin terörle başı belada. Artık, kahrolsun, lanet olsun sözcüklerinin dahi, anlatamadığı, anlamsız kaldığı, toplumsal bir girdabın tam ortasındayız. Geçirdiğimiz yılda atılan savaş naraları, ötekileştirmeler, katletmeler ve her türlü bela, yeni yılda katlanarak süreceğe benziyor. Ve bizler, çaresiz ve bir o kadar mahcup, yaşananları kanıksamaya başladık bile… En tehlikelisi, en aymazı da burasıdır. Bir şey yapamamak!
İnsan gerçeğini anlamayacak, tarihi bilmeyecek ve ders çıkarmayacak derecede iradeden ve akıldan yoksun durumdayız. İçimizdeki putların kulları olmaya başladık. Etrafımız her türlü düşünsel ve sanatsal modalar, toplumsal telkinler, büyücüler, sahte hocalar ve her türlü kutsallarımızla kuşatılmış durumdayız. Yaratana değil, uydurduğumuz, yarattığımız tanrıların kulları olmaya başladık. Onlar tarafında yönlendirilmeye başladık. Telkin edilen önyargılardan kurtulmak şöyle dursun, gittikçe manevi birikimlerimizden, hoş görümüzden, insanlığımızdan kaybetmeye başladık. Planlı ve programlı bir şekilde, bütün değerlerimiz üzerinde birileri oyunlar oynuyor. Bazı odaklar veya güçler, bizler tehlikeli ve sonu olmayan maceralara sürükleyip, işin keyfini, rantını sürdürme niyetindedirler. Ya bizler; Allah’ın balçıktan yaratıp, püf dediğinde harekete geçen heykeller miyiz? Rolümüz, sorumluluğumuz ve yerimiz neresidir?
Nefret ettiğimiz, kendimizden saymadığımız, öteki dediğimiz insanları öldürme, katletme canilerin işidir. İnsanlıktan nasiplenmemiş, ilkel anlayış ve zihniyet sahiplerinin işidir. Ortadoğu bunun acısını fazlasıyla yaşamaktadır. Yaşadığımız yaşam alanlarını, tehdit etmek, yok etmek, daraltmak, hatta cehenneme çevirmek, insanım diyenlerin işi olmasa gerek. Artık insanların can güvenlikleri yok denebilecek seviyededir. Nerede patlayacağı belli olmayan bombalar, saldırılar insanları korkutmakta, geleceğe güvensiz bakmaktadırlar. Binlerce insan, çeşitli ülkelerde yaşamak için, resmen kaçmaktadır. Sanırım geç kaldık! Çünkü, toplumsal bölünme tohumları bir örümcek ağı gibi bilincimizi sarmış durumda. Bu ortam yaratıldı, beslendi ve birilerinin kullanımına açıldı desek, gerçekçi bir yaklaşım olur kanısındayım.
Tehlike büyüyerek, farklılaşarak, farklılaştırılarak hayatımızı, umudunuzu, geleceğimizi tehdit etmekte ve bunu defalarca yaşamış, yaşamaktayız. Bu tehlikeleri def etmenin, bertaraf etmenin, hafifletmenin ve hiç yaşanmaması için, bizim de yapacaklarımız, görevlerimiz olmalı. Bu acıları biz yaşadığımıza göre, birinci görev devlete, ikincisi bizlere düşmektedir. Aslında çok basit. Bizi hiç kimsenin ayrıştırmasına, bölmesine, ötekileştirmesine izin vermeyeceğiz. Psikolojik olarak, inanç olarak, diğer farklılıklarımızı kullanmalarına, teröre malzeme etmelerine olanak tanımayacağız. Gittikçe kenetlenemeye, acılarımızı ve sevinçlerimizi ortaklaştırmayla, birazcık da olsa, huzura doğru yol almış oluruz, diye inanıyorum…