Hüseyin Kaya
Bakiyesi Olmayan Bir Hesap
Acaba, sevinçlerimiz ve isteklerimiz, aşk ve özlemlerimiz zamanın bize yüklediği bir görünmezlik mi? Ya da, aslında acı ve üzüntülerimiz bir rüyadan mı ibarettir? Dünyaya gelişimizin anlamsızlığı, buraya mı denk düşüyor? Değilse; dünyadaki, çevremizdeki, gördüğümüz ve yaşadığımız çirkinliklerin öznesi kim? Veya iyi dediğimiz, güzel dediğimiz şeylerin değişkenlikleri midir, bize tuhaf gelen? Kötüsüz bir dünya, eksik dünya mı olur, ya da kötülükler mutlaka olmalı mıdır?
Konuşulması, yazılması gereken konular yığınca. Öyle ki; gerek bulunduğumuz coğrafyada, gerekse, yaşadığımız ülkenin sorunlarının içinde boğulurcasına yaşıyoruz. Neresinde tutunsak diye çabalarken, yaşanan bütün olumsuzlukların faturası biz vatandaşlara çıkartılıyor. Hem de bakiyesi olmayan bir hesap. Acıların, dertlerin, sevinçlerin bile yalan olduğu, aldatmacadan ibaret olduğu kocaman bir boşluk. Veya adına yaşam dediğimiz kocaman bir hiçlik…
Bir yanımız kanayan bir coğrafya veya baharların hiç uğramadığı, zamansız sonbaharlarda iken, bir yanımız, sessizce karanlıklara göçüyor. Gelecek adına, ürküyor, yüreğimiz tedirginleşiyor. Sevinçlerimiz inciniyor ve hüzünlendiriyor mevsim. Bombalar yüreğimizde patlıyor, şarapnel parçaları yaşamları silerek akıyor karanlık geleceklere. Çığlıklarımız sağır kulakları sıyırarak geçiyor, sesimiz ise beton duvarlara çarparak geri dönüyor. Yalnızlaşıyor, bunalıyor ve çaresizlikler içerisinde, içimize gömülüyoruz. Neden, niçin ve kim soruları karşılıklarını bulmayan sözcükler olarak anlamsızlaşıyor.
Sanırım teröre alıştık, alıştırıldık. Bir terör örgütü yetmedi, başka terör örgütleri yakamızdan düşmeyeceğe benziyor. Ekonomimiz hiç de açıklandığı gibi, güllük gülistanlık değildir. Dolar aldı başını gidiyor. Bana ne dolardan, diyenlerin cehaleti bağışlanamaz. “Elinde doları-avrosu olanla, elinde silah olan aynıdır” yani teröristtir. Ayıkla pirincin taşını. Paramız pul olmuş, dışarıda itibarımız kalmamış, içerde huzur yok. İşsizlik, enflasyon resmi verilerle normalleştirilmeye çalışılıyor. Meclis karışmış, insanlar bölünmüş, kafamızı kumda çıkartıp baksak, belki görürüz. Adını ne koysak acaba, bütün bu yaşananların? Kaygılanmamak elden değil…
Zor dostum zor. Giderek çoğalan sorunlarla karşı karşıyayız. Öyle “hoop” deyip de, bozulan dengelerin düzeleceğini sanmakla, tatmin olanlara ne mutlu! Nice güvendiğimiz dağlara kar yağdı. Bizi Suriye bataklığına çekip de, yalnız bırakan dostlarımız, şimdi parçalanacağımız zamanları beklemektedirler. Başta Afganistan, Irak, Libya ve son olarak Suriye’ye demokrasi götüreceğiz deyip, oraları kan rengine boyayan dostlarımız değiller miydi? Milyonlarca Suriyelinin ülkemize doluşmasını bu dostlarımız sağlamış, unutmayalım! Neyse ki, sahte dostlarımızın az da olsa farkına vardık, ama hesap pahalıya mal oldu. Belki de, çektiklerimizin büyük kısmı bu olsa gerektir.
Yine de, yaşadıklarımızdan mutlaka dersler çıkararak, iyi olana, güzel olana ve bu halkın layık olduğu güzelliklere kavuşmanın sevincini yaşamak için, çalışacağımızı umuyorum. Aksi halde, daha kötü günlerin bizi beklediğini unutmamak gerekir. Sanırım her kes payına düşeni almıştır, yaşananlardan..