Cumhurbaşkanı Erdoğan: 17 - 25 Aralık tezgahını götürüp ABD’de kurdular
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda konuştu. Sarraf kumpasıyla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, '17-25 Aralık tezgahını götürüp ABD’de kurdular' dedi.
"Ya FETÖ ya PKK ya da bu örneklerdeki gibi kifayetsiz muhterislerin parmağı bulunuyor"
"17-25 Aralık’ta hukuk kisvesi altında ülkemize tarihin en büyük tuzaklarından birisi kuruldu" diyen Erdoğan, "Bizim dik duruşumuz ve milletimizin feraseti sayesinde bu tuzak başarısız olunca aynı tezgahı götürdüler Amerika’da kurdular. Birileri hala FETÖ‘nün ağzı ile bizi itham etmeyi sürdürüyorsa sebebi ancak aynı tuzakta onlara verilen rolü oynamaktır. Ana muhalefet partisi kendi resmi raporunda bölücü terör örgütünün eylemlerini halkın PKK ile iktidar arasında sıkışması olarak tarif edebiliyorsa bu üstlenilmiş bir misyonun itiraftır. Aynı çevreler hepimizin gözü önünde yaşanan 15 Temmuz ihanetine hala ‘tiyatro, kontrollü darbe’ diyebiliyorsa bu sözü onlara kimlerin söylettiğine bakmak gerekir. Bunların NATO’da yaşanan şahsım ve cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ile ilgili skandal üzerine ilk defa milli bir tavır gösterebilecekleri ümidine kapılmıştım. Maalesef aradan üç gün geçmeden gerçek tıynetleri ortaya çıktı ve bu hadiseyi de tıpkı 15 Temmuz gibi ‘tezgah’ diye yaftalamaya başladılar. Bugün ülkemizi dünyada sıkıntıya sokan ne kadar hadise varsa hepsinin de arkasında ya FETÖ ya PKK ya da bu örneklerdeki gibi kifayetsiz muhterislerin parmağı bulunuyor. Biz FETÖ’yü vatanımızdan söküp attık, ama görüyoruz ki, bu örgüt kendi anavatanında rahatça faaliyetlerini sürdürebiliyor. PKK alelade bir terör örgütü olmaktan çıkıp Türkiye’ye saldırmak isteyenlerin kullanımına açık bir pislik yuvasına dönüştü" diye konuştu.
"Bize asıl can acıtıcı darbeler düşmanlarımızdan değil, onlarla birlikte hareket eden, zahirde bizden gibi görünen alçaklardan geliyor"
Seyircilerin arasında bulunan ve kendisine “Tayyip dede” diye bağıran Gülhan Aydoğdu isimli küçük çocuğa duyarsız kalmayan ve konuşmasını bölen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “efendim” diyerek el salladı. Konuşmasını sürdüren Erdoğan, "Biz gerçek düşmanlarımızla baş ederiz, bize asıl can acıtıcı darbeler düşmanlarımızdan değil, onlarla birlikte hareket eden, zahirde bizden gibi görünen alçaklardan geliyor. Meşhur sözdür, ‘ağaca balta vurmuşlar, sapı bendendir’ demiş. Devletimize ve milletimize dönük saldırıların çoğunun gerisinde ya teşvik edici ya kullanılan olarak bir şekilde ülkemizle bağlantılı çevreleri görmekten üzüntü duyuyoruz. Türkiye bunlara rağmen bunları da ezip geçerek hedeflerine varabilecek güçte bir ülkedir. Bizim bir amacımız var, şimdilik kızıl elmamız ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırarak dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi haline gelmektir. İstiklalimize ve istikbalimize çok daha sıkı sahip çıkma fırsatı elde edeceğimize inanıyorum. Hedefimize ulaşmak için ya bir yol bulacağız ya da bir yol yapacağız. Bizim önümüze kapatmak isteyenlere en güzel cevabı yeni yöntemler, yeni imkanlar keşfederek vereceğiz" ifadelerini kaydetti.
"Meseleye sadece parti meselesi olarak bakanlar AK Parti’yi de Türkiye’yi de anlamıyor demektir"
Yeniden TBMM Başkanlığına seçilen İsmail Kahraman’ı tebrik ederek konuşmasına başlayan Erdoğan, teşkilatlarda bugüne kadar görev alanlara şükranlarını sunan ve yapılmakta olan kongrelerde yeni görev üstlenenlere ise muvaffakiyetler diledi. Erdoğan, "Gerektiğinde 15 Temmuz’da olduğu gibi ölümün üzerine giderek, gerektiğinde 15 yıldır yaptığımız gibi çalışarak, gerektiğinde tehditleri, kumpasları, tuzakları bozarak bu yolda yürümeye mecburuz. Kimse bizi milletvekili olmak, belediye başkanı olmak, teşkilatlarda görev almak için zorlamadı. Biz bu görevlere kendimizi talip olduk. Elde ettiğimiz başarılar sayesinde ülkemizi bugünkü seviyeye getirdik. Şimdi de çok daha büyük mücadeleler için yine milletimizin desteği lazım. Şunu unutmayın, birileri içimizden veya dışımızdan, ellerini ovuşturarak, ‘şanda AK Parti iktidarı nasıl olur da zayıf düşer, acaba ekonomide, dış politikada nasıl olur da zaafa düşer’ beklentisinde olabilir. Fakat kim hangi beklenti içinde olursa olsun bizler görevimizin bilinci içinde hedeflerimize çok daha üst seviye ulaşmış olacağız. Bizim için her seçim sadece bir güven tazeleme değil, onunla birlikte yeni bir yol açma, yeni bir vites yükseltmedir. Dünyada ve bölgemizde öyle bir değişim süreci yaşanıyor ki, hedeflerimizin çıtasını ve çalışma tempomuzu yükseltmezsek hem kendimizi hem ülkemizi geriletiriz. Böyle bir vebalin altına giremeyiz. Meseleye sadece parti meselesi olarak bakanlar AK Parti’yi de Türkiye’yi de anlamıyor demektir. Biz meselenin partimizin geleceği değil, memleketimizin mukadderatı olduğunu iyi biliyoruz. Sırf kendi çıkarları için ülkenin zarar görmesi pahasına partimize ve bize yüklenenlere milletimizin itibar etmeyişinin sebebi de budur" dedi.
“Rağmen maalesef ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının pençesine düşmüş durumdalar”
Soçi’de yapılacak üçlü zirveye ilişkin bilgi veren ve dış politikaya ilişkin konuşan Erdoğan, “Yarınki toplantıda bölgemizin geleceği için önemli gelişmeler yapacağız. Suriye ve Irak’ta ülkemizi yakından ilgilendiren gelişmeler bizi kendi çözümlerimizi üretebileceğimiz yöntemler geliştirmeye zorluyor. Kimi konularda hala anlaşmazlıklar olsa da Rusya ile kurduğumuz yakın ilişkiden elde ettiğimiz neticeler oldukça önemli. İran’ın da bu süreçte ülkemizin hassasiyetlerini gözeten tutum içine girmesinden memnununuz. Merkezi Irak Yönetimi ile de uzun zamandır olmadığı kadar müspet bir noktaya gelmiş bulunmaktayız. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi çok hayati bir yanlışa sapmamış olsaydı onlarla da ilişkilerimizi sürdürüyor olacaktır. Geçtiğimiz hafta yaşanan depremin ardından insani vazifemizi yapmayı, bölgeye ilk intikal eden ülke olmayı ihmal etmedik. Fransa ile yakın diyalog içindeyiz, Almanya, Hollanda, Belçika gibi ülkeler aslında bizim her an işbirliği yapacağımız ülkeler olmasına rağmen maalesef ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının pençesine düşmüş durumdalar. Buna rağmen hepsiyle de hem ikili hem AB çerçevesindeki ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz” diye konuştu.
“Siz bu silahlanmayı Kuzey Suriye’de hangi ülkeye karşı yapıyorsunuz”
“Uzun bir süre ülkemizin güvenilir bir müttefiki olarak görülen ABD’nin bölgemizde izlediği politikanın yanlışlığı konusundaki endişelerimizi her fırsatta kendileri ile ve kamuoyu ile paylaşıyoruz” açıklamasında bulunan Erdoğan, DEAŞ’ın ortaya çıkış ve ortadan kayboluş sürecinin baştan sona muammalarla ve soru işaretleri ile dolu olduğunun altını çizerek, “Hadi DEAŞ’ı temizlediğinizi söylüyordunuz, hala silah yüklü tırlar niçin Kuzey Suriye’ye geliyor. Hala bu niye devam ediyor. Siz bu silahlanmayı Kuzey Suriye’de hangi ülkeye karşı yapıyorsunuz, niçin yapıyorsunuz? Bunları izah etmeleri lazım. Dert başka. Neyin ne olduğunu biliyoruz ona göre de adımlarımızı atacağız. Kimse Türkiye’nin kendi bekasını ilgilendiren bu senaryolar karşısında eli kolu bağlı oturmasını bekleyemez. Fırat kalkanı Harekatı’nda ülkemizin elde ettiği başarı esasen DEAŞ balonunu söndüren ilk hamledir. Yıllardır adeta yenilmez bir canavar gibi taktim edilen DEAŞ’ın sahada sergilenen tüm kirli ayak oyunlarına rağmen aslında ne kadar kof bir yapı olduğunu dünyaya gösteren Türkiye olmuştur. Bizim Cerablus, Rai, Bab, bütün buralardaki operasyonlarımızda, 2 bin kilometrekarelik alanda 3 bine yakın DEAŞ’lının etkisiz hale getirilmesi sıradan bir olay olmamıştır. Artık DEAŞ Suriye ve Irak’tan neredeyse tamamen kazılıp atılmıştır. Fakat hala bu ülkelerin haritalarına baktığımızda farklı güçlerin hakimiyetini gösteren farklı renkleri görürüz. Her iki ülkede de ne toprak bütünlüğü ne de barış ve huzur konusunda kat edilmiş en küçük bir mesafe yoktur. Pek çok yerde bir terör örgütü gitmiş, yerine bakası gelmiştir. Elinde yüzbinlerce vatandaşının kanı olan Eset rejimi hala yerinde durmaktadır. Buna karşılık vatanlarını sevmekten ve demokrasi talebinden başka suçları olmayan Suriyeli muhalifler neredeyse terörist durumuna düşürülmüştür. Çok şey söylendi, çok toplantı yapıldı, çok silah kullanıldı, çok fedakarlık talep edildi ama hiçbir netice ortaya konulamadı. Öyleyse bu coğrafyada bunca kan niçin döküldü, acılar niye çekildi, yıkımlar niye yaşandı, ölenler kim, akan kan kimindir, bunun üzerinde durulmayacak mı? Mesele terör değildir, demek ki mesele demokrasinin getirilmesi değildir, mazlumların, mağdurların haklarının korunması değildir, zaten bildiğimiz bir gerçeğin artık inkarı mümkün olmayan bir teyidini görüyoruz. Bu gerçek bölgemizin terör örgütleri bahanesiyle tıpkı geçen asırda olduğu gibi yeni bir dizayna tabi tutulmaya çalışıldığıdır. Körfez’deki ve Kuzey Afrika’daki gelişmelerin hiç birisi Irak ve Suriye’deki olaylardan bağımsız değildir. Hatta Güney Asya’daki hadiseleri de bu sürecin dışında görmüyoruz. Hepsi de aynı oyunun birer parçasıdır. Biz ne kendimizin ne de öz kardeşlerimiz mesafesindeki komşularımızın böyle bir muameleye tabi tutulmasına izin vermeyeceğiz. Bir tarafta 350 kilometre Irak sınır, bir diğer tarafta 911 kilometre Suriye sınırı ile bu iki ülkeye en yakın komşu bizi. Diğerlerinin bura ile alakası yok. Türkiye’yi küçümseyenlere, NATO toplantılarındaki gibi terbiyesizlikler, raporlar, gizli açık pek çok mesaj aracılığı ile tehdit edenlere mesajımız şudur, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bugüne kadar ellerindeki tüm imkanları kullandılar ama bizim bu dört güçlü temelimize zerre kadar zarar veremediler. Bizim Rabia’mız bu. Onlar saldırdıkça biz saflarımızı daha sıklaştırdık, onlar üzerimize geldikçe biz ileriye doğru adımlar attık. Yaşamaz ölümü göze almayan zafer, göz yummadan koşana gider, bayrağı kanının alı çalmayan gözyaşı boşana boşana gider, bizim göz yummadan zafere koşan bir milletimiz var” şeklinde konuştu.